Giderek daha sıcak, kalabalık ve çekişmeli bir hâl alan, küçük bir dünyada yaşıyoruz. İnsanlığın doğal kaynakları tüketim odaklı kullanması ve bu duruma bağlı olarak iklim krizinin dünya atmosferi üzerindeki etkisi var olma mücadelemizi yoğunlaştırırken aynı zamanda altyapımızı, temiz gıdaya ulaşımı ve yaşam kalitemizi de tehdit ediyor.

Doğaya karşı takındığımız tavrın sürdürülebilir olmadığı her geçen gün daha da açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Bununla birlikte umut verici olan şu ki, geçtiğimiz yıllarda hastalıklarla, yoksullukla ve cehaletle mücadelede büyük ilerleme kaydettik. Şimdi, küresel ısınma ve insan faaliyetlerinin dünya ve insanlığın geleceği üzerindeki zararlı sonuçları konusunda daha fazla ilerleme kaydetmek için acilen çaba göstermeye başlamalıyız.

Bu zorluklarla yüzleşmek elbette insanları ve gezegeni çıkarlar noktasında eşit seviyeye koyan yeni bir iş yaklaşımı gerektiriyor. Ancak aynı zamanda büyüyen bu sorunları çözmek için yenilikçi teknoloji yaklaşımlarına da çağrı yapıyor. Bu amaçla, gelişmiş yazılımlı sensörler ve diğer cihazlarla bir iletişim ağındaki birleştiren Nesnelerin İnterneti’nin (IoT) dünyamızı daha iyi bir şekilde dönüştürmemize nasıl yardımcı olabileceğini görmeye başlıyoruz.

Aslında, gelişmiş veri analitiğinin yanı sıra, IoT özellikli cihazlar ve sensörler, dünyanın en büyük şehirlerinden bazılarında hava kirliliğini azaltmak, daha akıllı tarım ve gıda tedarik sistemleri oluşturmak, hatta ölümcül virüslerin tespitini ve kontrol altına alınmasını sağlamak için kullanılıyor.

Akıllı Şehirler Trafik Kirliliğini Azaltır; Enerji ve Sudan Tasarruf Edilmesini Sağlar

Dünya nüfusunun yarıdan fazlası artık şehirlerde yaşıyor; 1960’larda bu oran yalnızca yüzde 34’tü. Birleşmiş Milletler’e göre yüzyılın ortalarına gelindiğinde bu rakam yüzde 66’ya ulaşabilir. İklim değişikliğine büyük ölçüde şehirler neden oluyor ve bazıları, artan deniz seviyeleri ve giderek şiddetlenen hava olayları nedeniyle iklim değişikliğinin etkilerini oldukça yoğun bir şekilde hissediyor.

Ancak şehirler aynı zamanda hızlı, rahat, sürdürülebilir ulaşım sistemleri, güvenlik sistemleri, aydınlatma ve verimli, konforlu binalar gibi şehirleri çekici kılan IoT tabanlı akıllı şehircilik çalışmaları için de harika kuluçka merkezleridir. Örneğin Barselona’da sensörlere, yazılıma ve veri analizi platformuna bağlı, şehir çapında bir Wi-Fi ve bilgi ağı; şehrin akıllı su teknolojisi, otomatik sokak aydınlatması ve yeşil alanlarda uzaktan kontrol edilebilen bir sistem sağladı. IoT destekli bu kentsel hizmetlerin sonucu olarak trafik sıkışıklığı ve buna bağlı kirliliğin yanı sıra su ve enerji kullanımı da önemli ölçüde azaldı.

Bir başka örnek de şehrin sokaklarına kurulan “Nesneler Dizisi” düğümleri adı verilen sensörlerden oluşan bir ağ ile şehir çapında bir uç bilgi işlem çalışmasını test eden Şikago. Düğümler şehir için bir tür “formda kalma takipçisi” görevi görüyor; bilgileri kullanıcı gruplarının çeşitli uygulamalar için kullanabileceği açık bir veri portalına göndermeden önce hava kalitesi, iklim, trafik ve diğer ölçümler hakkında veri topluyor. Las Vegas, darboğazları düzeltmek ve havaya karbondioksit yayan boşta kalan araçları düzeltmek için IoT’nin trafik akışını iyileştirmesi üzerine bahse giriyor.

Güney Kore’nin gelişmekte olan akıllı şehri Songdo binalarının, ulaşım sisteminin ve altyapının mümkün olduğu kadar verimli olmasını sağlamak ve kaynakları optimize etmeye yardımcı olmak için geniş IoT ağları etrafında inşa ediliyor.

Akıllı Şehirler Daha Temiz Bir Çevre Yaratır

Nesnelerin İnterneti aynı zamanda şehirlerin halk sağlığını iyileştirmesine de yardımcı olabilir. Yakın zamanda yapılan bir araştırma, kirli hava ve suyun yalnızca 2015 yılında 9 milyon ölüme yol açtığını ortaya koydu. Bu nedenle, Delhi ve Pekin gibi kronik olarak sağlıksız havaya sahip şehirler, partikül seviyeleri tehlikeli derecede yüksek olduğunda sakinleri uyarmak için tasarlanmış sensör ağlarından yararlanmaya başlıyor.

Kirli hava, Londra’daki High Street’i de kaplıyor. Öyle ki yılda 9.000’e kadar ölüm, hava kirliliğine bağlanıyor.  Soruna çözüm sağlamak amacıyla bölgede bisikletli kuryelere ve araç filolarına dağıtılan ağ bağlantılı hava kalitesi sensörleri test ediliyor. Verileri bluetooth aracılığıyla akıllı telefonlara aktaran sensörler vasıtasıyla şehirdeki hava kirliliği seviyelerini gösteren gerçek zamanlı haritalar oluşturulmasına olanak sağlanıyor.

Oakland, California’da özel sensörler taşıyan Google Street View araçlarından oluşan bir filo kullanılarak hava kirliliğinin son derece ayrıntılı, blok blok bir haritası oluşturuldu. Sensör ağlarını kullanan mobil teknoloji, bu modelin uygulandığı alanı genişleterek kirliliğin kaynaklarının kontrol altında tutulabilmesi veya ortadan kaldırılması için hava kalitesinin tehlikeli boyutlarda düştüğü bölgelerin belirlemesini sağlıyor.

Tarım, Daha Verimli Operasyonlar Üretmek İçin Teknoloji Ekiyor

Büyük tarım işletmelerinden küçük organik çiftçilere kadar dünyanın her yerindeki ve her büyüklükteki yetiştiriciler, kullanılan su miktarını azaltmak için Nesnelerin İnterneti’ni devreye sokuyor ve gübre veya ihtiyaç duydukları diğer girdileri sağlarken, aynı zamanda atıkları azaltıyor ve ürünlerinin kalitesiyle verimini artırıyor. Spesifik uygulamalar, sensörlerin kurulumundan ekili arazilerdeki mikro iklimlerin takip edilmesine, raf ömrünü uzatmak ve israfı ortadan kaldırmak amacıyla çabuk bozulan mallar tarladan depoya taşınırken sıcaklık ve nemin yakından izlenmesine kadar geniş bir yelpazede fayda sağlıyor.

Özellikle son zamanlarda yaşanan kuraklık, birçok yetiştiriciyi suyu daha akıllıca kullanmanın yollarını aramaya zorladı ve teknoloji sağlayıcıları bu noktada IoT araçlarını devreye soktu. Sonuç; gerçek zamanlı koşulları anlamak için drone görüntülerinden toprak sensörlerine kadar her şeyi kullanan hassas tarım çözümlerinden oluşan bir ürün grubu oldu. Hassas tarım, çiftçilerin verimi düşürmeden su ve gübre kullanımını yüzde 40’a kadar azaltmasını sağlayabilir.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ne göre, her yıl üretilen gıdanın yaklaşık üçte biri tedarik zincirinin herhangi bir yerinde kayboluyor veya israf ediliyor. Bu, büyüyen bir gezegen için 1,4 milyar tonluk besin kaybı anlamına geliyor. Nesnelerin İnterneti mahsul kayıplarını en aza indirebilir ve gıda endüstrisinin daha üretken olmasına yardımcı olabilir.

Örneğin gelişmiş kameralar, sensörler, hava durumu istasyonları ve yapay zekânın bir kombinasyonu aracılığıyla çiftçilerin mahsul hastalığı gibi sorunlara hızlı bir şekilde müdahale etmesine yardımcı olunurken aynı zamanda üretkenlik üçte bir oranında artırılabiliyor. Kaliforniya Üniversitesi Davis’ten Profesör Shrini Upadhyaya, yaprak sağlığını sürekli olarak izleyen ve çiftçilerin tam olarak nerede ve ne kadar sulama yapmaları gerektiğini bilmelerine yardımcı olan kablosuz bir sensör sistemi tasarladı. Afrika’nın kırsal kesimlerinde dahi israfı azaltmak, operasyonları iyileştirmek ve tedarik zincirlerini dijitalleştirmek ve pazar verilerine hızlı bir şekilde erişmesi gereken küçük çiftçileri desteklemek amacıyla mobil teknoloji ve büyük veri platformları kullanılmaya başladı.

Teknolojiyle Sağlıklı Yaşama Bağlanmak Mümkün

Nesnelerin İnterneti doktorların hastalardan sürekli izleme ve ölçüm yoluyla topladıkları sağlıkla verilerine daha hızlı erişmesine yardımcı olarak sağlık sektörüne ciddi bir ivme kazandırabilir. Giyilebilir internete bağlı sensör cihazları giderek daha uygun fiyatlı, kompakt ve güvenilir hale geliyor. Bu verilerin nasıl korunacağı ve doktorların bu verileri en iyi şekilde nasıl kullanabilecekleri konusunda ciddi endişeler olsa da, giyilebilir cihazlar oldukça umut vericidir.

Teknoloji aynı zamanda doktorların ve diğer sağlık çalışanlarının yalnız yaşayan hastaların günlük sağlık durumlarını izlemelerine de giderek daha fazla yardımcı oluyor. Evin her yerine monte edilen sensörler ve hatta evdeki robotik asistanlar, bakımları altındaki yaşlı bir hastanın ilacını almaması veya yatak odasından çıkmaması gibi durumlarda belirlenen kişileri metin yoluyla uyarabiliyor.

Mobil teknolojinin kullanımı arttıkça, sağlık çalışanları da derin zorlukların üstesinden gelmek için yeni uygulamalar belirliyor. Batı Afrika’daki 2015 Ebola salgınına yanıt olarak Scripps Translational Science Institute, kalp atış hızını, kandaki oksijen doygunluğunu, solunum hızını ve sıcaklığı izlemek için entegre sensörlere sahip bir ürünü test etmek üzere tıbbi cihaz şirketlerini bir araya getirdi. Bluetooth üzerinden veri aktarımı yapan cihaz, enfekte olabilecek kişilerle fiziksel etkileşimi azaltıyor.

Iot Sutyen Meme Kanserinin Erken Teşhisini Hızlandırabilir

Meme kanseri kadınlar arasında en sık görülen kanser türüdür. Tarama ve tedaviler hastalığı daha az ölümcül hale getirse de mamografi cihazları, hastalık ilerleyene kadar tümörü tespit edemeyebilir ancak Amerikalı bir şirket tarafından geliştirilen iTBra, zaman içinde göğüs dokusunda meydana gelen sıcaklık değişikliklerini izlemek için gömülü sıcaklık sensörlerini kullanıyor. Veriler kablosuz olarak kullanıcının cep telefonuna iletiliyor ve belirlediği hekim ya da sağlık kuruluşuyla güvenli bir şekilde paylaşılıyor. Doktorlar, bu verilere makine öğrenimi ve tahmine dayalı analitik uygulayarak, erken evre meme kanserinin göstergesi olan anormal kalıpları tanımlayıp sınıflandırıyor. Ürün meme kanseri oranlarının son derece yüksek olduğu Asya’da test edilmekle birlikte dünya çapındaki tüm kadınlar için umut vaat ediyor.

Bunlar IoT’nin vatandaşların refahını artırmaya yardımcı olmak için şehirlere, tarıma ve sağlık hizmetlerine sağladığı katkılardan sadece birkaçı. Sonuçta Nesnelerin İnterneti sadece nesneleri birbirine bağlamakla ilgili değil, aynı zamanda kullanıcıların daha bilinçli, veriye dayalı kararlar almalarını sağlamakla da ilgili. İster Almanya’da kalabalık bir cadde ister Liberya’da tozlu bir yol olsun, IoT teknolojisi hayata dokunmanın bir yolunu daima buluyor.

Makale, blogs.cisco.com’dan alınarak sadeleştirilmiştir.

Orijinal makale için: Innovation, IoT for Good: How the Internet of Things is Transforming Our World for the Better-Maciej Kranz

E-Katalog